Tanrı suskunluğumu görüp sessizce alıyor intikamımı.
Gülüyorum. İki deri
parçasını birbirine dikebilen bir adamın
yaptıklarına gülüyorum şu son günlerde. Haz duyuyorum.
Ama üzülüyorum da bir yandan. Birlikte gülebildiğin bir
insan gün geliyor sana yüzünü bile göstermekten çekiniyor. Gün geliyor,
sinemaya gitmek için birlikte binilen dolmuşa şimdi binilemiyor. Yakınım diye
anlatılan insanlar gün geliyor en büyük düşman olarak nitelendiriliyor.
Dikiş atabilen o adama veda ettim ben. Bencilliklerine veda
ettim çok kısa bir süre önce. O adama verebileceğim öyle derin bir sevgi yok
artık. İçimde kalan bölük pörçük sevgiyi istese bir gün, ve bilsem ki öleceğim,
yine vermem ! Nasıl ki dünün tekrarı yok, sevgimin de tekrarı yok. Sevgimi kalbine sunduğumda kabul
edecekti. Sofrada bekletilmiş bir yemek
tabakta soğur ya hani, sevgim de öyleydi işte. Koydum önüne, istemedi. Sevgim
de soğudu.
Artık dumanı üstünde tüten bir sevgim yok. Sevgimin
sıcaklığı canımı yakmıyor artık. Ama onca can yakmışlığını da yok sayamıyor
gönlüm. Olsun, o da geçecek.
Deri parçasına dikiş atabilen o adam benim yaralarımı hiç
dikemedi, dikemeyecek de. Benim ne bir
ameliyat makasım var, ne bir ameliyat ipliğim var ne de bir ameliyat iğnem var.
Yine de kendi yarama dikiş atacağım ama. Makasım müzik, ipliğim kitap, iğnem de
cümlelerim olacak. Sonra geçecek herşey. İz kalacak elbet. Oluk oluk kan akan
bir yaradan iyidir. Daha fazla mikrop almayacak en azından.
Keşke sevgimi kalbine dikebilseydin Doktor !
“ Umarım mutlu olursun” dedin ya hani Doktor, çok mutluyum Doktor, çok mutluyum! Yokluğun beni hiç bu
kadar mutlu etmemişti. Devam et Doktor, devam et! Ben sana daha çoook
güleceğim, gör bak.
Karşında kahkahalarla güleceğim. Sevgime sağırdın, şimdi de
kahkahalarıma sağır ol haydi !
Sevgimden mi korkuyorsun Doktor? Saçmalama Doktor! Ben insanlardan hoşlanıyorum Doktor, affet!
Kaç Doktor, kaç ! Yüzyıllık Yalnızlık’ın sayfalarına kaç !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder