Bu sabah Güneş doğdu ve benim dünyam karardı Dünyalı. Muhtemelen
yakın zaman içerisinde yine “Kim bu Dünyalı?” adlı tartışma programımız yayına
girer, bunu da buraya not düşeyim.
Sınavlarım üst üste atılan bombalar gibi. Rüyalarımda uçan
harfler görüyorum. Okul bitmesin isterken vize dönemi geldi geleli bir
buhrandan diğer buhrana atlama yarışmalarında birinciliği elden bırakmıyorum.
Doğum günümden beri her sabah mavi balığım Şükrü ile
günaydınlaşıp boş boş bakışıyoruz. Küçücük fanusta gerçekten mutlu mu
bilmiyorum. Ama ben bu küçük şehirde bugün hiç mutlu değilim Dünyalı. Hatta sabah
sınava giderken laçkalaşmış sinirlerim sayesinde bir iki dakika ağlamış da
olabilirim. Neyse ki burnum akmadan ağlamayı başarabildim tıklım tıkış mor
otobüste.
İnsanlık bugün bir kez daha bir şeylerden sıkılmış, boğulmuş, yorulmuş. Karşıdakine
de susma hakkını kendi eliyle vermiş. Yarım saat önce bazı sonuçların
gerekçesini mantıklı bir dille karşısındaki kadına anlatan adama ne oldu da
yarım saat sonra başka bir boyuta büründü Dünyalı? Yarım saat sonra ortadadaki
gerekçeler yok mu olmuştu? Ama zaten kabak kadının başında patlamasa olmazdı. Her
şeye sebep olan kadın böylece mutsuzluğa da sebep olabiliyordu işte Dünyalı. Komikti. İçinde kahkahalar patlattı kadın,ömrü boyunca hiç kırılmamışçasına...
Neyse Dünyalı. Oda işgali sonucu dağılan dikkatim kelimeleri
bir araya getiremiyor daha fazla. O yüzden hoşça kal Dünyalı.