Yine çalıyor Jehan Barbur’un “gece”si. Şarkının adı gibi
gerçekten de gece. Salonumda ufak bir gece lambası tüm evimi karanlıktan
koruyor adeta. Seviyorum boşluklarda korkuyla yürümeyi. Yatağıma giderken
ellerimle boşlukta bir şeyler aramaktan korksam da seviyorum işte.
Geçmişten de korkuyor musun Piso?
Bilmiyorum Dünyalı. Geçmiş, bugün ellerimin arasından kayıp
yere düşen bir çay altlığı gibiydi hayatımda. Heyecanını öfkeye bırakmış ve
kırıkları eliyle toplamaya korkar hale getirilmiş bir şeydi bugün geçmiş. Belki
de sigaranın o acı kokusunu özlemekti. Dumanı içine çektikçe kapanan bir
yaraydı. Bilmiyorum Dünyalı, bilmiyorum.
Ellerim yoruldu cümlelerimi sıralarken. Yazmıyorum kaç
zamandır. Ruhumu mu dinlendiriyorum yoksa parmaklarımı mı, karar veremedim.
Eskiden yazmak çok rahatlatırdı beni. Yazmak benim için yaratıcıdan gelen bir
hediyeydi. Adeta bedava terapi niteliğindeydi.
Mutsuzken yazardım ardı ardına. Yorulmazdım. Sabaha karşı
dolar taşardı içim. Cümlelerim dinlerdi beni sadece. Güneş doğar, uyurdum. Şimdiyse
cümleleri kovalıyorum adeta. Mutluyum, diyorum. Küsüyorlar bana. Ama yazamıyorum
Dünyalı, yazamıyorum. Derinlerde yüzmedikten sonra, vurgun yemedikten sonra,
boğulmadıktan sonra, yazmanın ne anlamı kaldı ki bana? Mutluluğu dillendirmek
fil hafızalı beynime bahşedilmemiş. Eksiğim. Mutluluktan yana eksiğim.
Benden bu kadar Dünyalı. Benden bu kadar…