Soljef’in mavisinde biraz anason kokusu var bu gece.
Rakıyı ne zaman sevmeye başladın Piso?
Senin yerine ben cevap vereyim mi Piso?
Çıkmaza düştüğün zaman.
Sen çıkmaza düştün, rakı sofran sana yeni yollar sundu.
Belki anasondan belki de dostlarla attığın kahkahaların gücündendir bilinmez
ama sen o yeni yollarda bir türlü yürüyemedin Piso. Kendi kahkahanda boğulurken
sana nefes aldıracak o sokaklardan geçemedin bir türlü. Uzaktan baktın öylece.
Sokaklar senin sevdiğin gibiydi oysa ki. Dar ve tuğla tuğla
dizilmiş güzellikler vardı her tarafında sokakların. O sokaklar senindi ama sen
hiç o sokakların olmadın Piso. O sokakların soğuk ve çatlaklı duvarlarında
ellerini hiç gezdirmedin . O sokaklardaki bir evden gökyüzüne hiç bakmadın sen . Ve o sokakların sonunda
bekleyen mutluluğa da hiç erişemedin bu yüzden. Sen sadece o mutluluktan
haberdardın o rakı sofranda. İkinci kadehe gelmişken biliyordun ki o dar
sokakların sonu mutluluktu, güvendi, seni terk etmeyecek bir aşktı. Ama sen
elindeki kadehi bırakıp da o dar sokaklara adım atamadın bir türlü işte. Anason,
aşkın kokusunu kesti.
İlk zamanlar genzin yanar, miden bulanırdı. Bir yudum
içtikten sonra ardı ardına çatalın tüm mezelerin tadına bakardı. Şimdi öyle mi
Piso?
Genzin yandı mı bu gece? Anasonun kokusu bile yoktu sanki,
öyle değil mi ? Kalbin yanıyorsa alev alev, rakının genzini yakışını
hissedemezsin Piso. Ve artık kalbini serinletecek o dar sokakların sonundaki
mutluluk da yok hayatında.
Biraz dostun, ve bir kadeh de rakın var şimdi yanında.
Kalbine alacağın aşk ikramını yüreğine, peynir tabağını tazelemeyi de kendime
bırakıyorum bu gece.
Afiyet olsun Piso.!