29 Nisan 2014 Salı

Kırk Altılık Yazar



Yardım et Tanrım!
Doğru olmasını istediğim yanlışı al sök aklımdan. Karakterime dair yazılmış tüm cümleleri sil hafızamdan Tanrım.
Sabah olsun ve yeni bir hikayeye başlayayım Tanrım. Ufkumu aç Tanrım. Yeni bir karakter bulmam lazım. Gerçek olmayan bir karakter. Canımı yakmayacak, göz yaşıma sebep olmayacak bir karakter. Varlığı yokluğundan farkı olmayan bir karakter.
Işığım olmasını istemeyeceğim bir karaktere ihtiyacım var Tanrım. Hiçbir zaman içimde öldürmek zorunda kalmayacağım bir karakter yaratmama izin ver  Tanrım.
Tanrım?

27 Nisan 2014 Pazar

Yağmur Yağdıran Kötü Yazar

Uzundu gecem. Yorucuydu.
Sabahım baş döndürücüydü. Yataktan kalkamayacak kadar döndürdü başımı beynimin içinde dolaşan tonlarca ağırlıktaki cümlelerim.
Günüm kapalıydı. Ceketli Adam’ın hiçbir zaman göremediği parlak, sarı güneşi aradım gökyüzünde, bulamadım. Belli ki kovulmuştu gökyüzünden. Krallık, gri bulutlara geçmişti ve soyunu sürdürmek için olabildiğince yağmur damlasını camıma vuruyordu sertçe. Asfaltlardan taşıyordu gücü.
Kabusum yoktu gecemde.
Keyfim de yoktu sabahımda.
Işık yoktu günümde. Ömrümde.
Ve insanlar…
Yüzlercesi.
Birazı yanıbaşımda, birazı birkaç saatlik yolculuk sonunda ulaşabileceğim kadar uzaklıkta, birazı sadece aklımda, birazı karakterlerimin içinde, birazı da rüyalarımda. Ve yine birazı da en uç noktalarda. Oldurulamayacak, ulaşılamayacak, sıcaklığını hissedemeyecek kadar uçlarda.
Parmaklarım saç tellerimin arasında. Aklım uzun bir gemi yolculuğunda. Bedenim ışıkta, ruhum karanlık bir kuyuda. Acım, avucumun içinde. Gülüşümse doktorda.
Yazdığım birkaç karakter bir film setinde. Hepsi mutsuz. Hepsi huzursuz.
Kötü yazarım ben. Mutlu sona inanmayan, mutluluğun ,olsa bile gökkuşağının altından geçmek kadar zor olduğuna ve ulaşılsa dahi sonunda yağmurun dolu dizgin yağacağına inanan, karakterleriyle güçlenmeye çalışan bir yazarım.
Bugüne kadar yazdığım tüm cümlelerimden ve yarattığım tüm karakterlerden özür dilerim. Benim aklımda mutlu son yok.
Yok…




24 Nisan 2014 Perşembe

Firari

Boşluğun aldatmacası herşey. Gördüğün görmediğin;duyduğun duymadığın .
Herşey işte.
Hayat, hayal dünyaki bir karakterin dizlerine uzanıp ona sığınmak istemesi gibi garip.
Kendi hayal dünyandaki bir karaktere, seninle nefes alan bir karaktere sığınmak...
Son çare mi bu ?
Final, dedikten sonra da kalır mı Ceketli Adam yanımda?
O da güler mi içimdeki müzede saklı gülüşün sahibi gibi?
Ve bir gün gözlerimi açtığımda o da gider mi herkes gibi?

 NOT: Ateş henüz kıvılcımken basılmalı üzerine, büyürse söndüremez nehirler bile !
Şeytan ve Şair



22 Nisan 2014 Salı

Tarihi Kedi'nin Değeri



Doktor, Foça’da göremedim seni? Efes’te aklımın içinde tek bir adım bile atmadın?
Neler oluyor doktor?
Hücrelerim mi ölüyor yoksa sen mi taşınıyorsun aklımın içinden ? Sevgimden gittiğin gibi mi gideceksin aklımdan da yoksa kısa bir tatil mi bu doktor?
Sus yine.
Kedi  buldum Efes’in sütunları arasında. Adına “Tarihi Kedi” dedim. Onun tek bir tüyü kadar yerin yoktu o an aklımda doktor. Sensiz mutluydum doktor. Tıpkı hayatımda olduğun günlerdeki gibi mutluydum.
Aklın karıştı dimi. Aynı mutluluk ama ayrı durumlar. Benim de aklımın çok durgun olduğu söylenemez zaten doktor.
Belki de seni o tarihin içine gömmek istedim doktor? Yedi Uyuyanlar’ın yanına sekizinciyi bırakmak  istedim. Tek sayıları sevmediğimden değil, yanlış anlama. Kendim rahat uyuyabilmek için.
Günlerdir mutluyum doktor. Huzurum da var. Ama aklımın karışmasıyla oluşan girdabın içinde olduğum için mi böyleyim bilmiyorum. Ama bu mutluluk farklı gibi doktor.
Ne diyorlar buna tıpta? Var mı bir adı?
Varsa da beni ilgilendirdiği için tutmazsın aklında, eminim.
Neyse doktor, lafı çok uzatmayayım. Aklımdan gittiysen gitmişsindir. Ama gülüşün içimdeki müzede. Bir o kalır senden. Ha Efes’teki sütunlar, mermerler; ha senin gülüşün. İkisi de geçmiş doktor.
Geçmiş.



17 Nisan 2014 Perşembe

Tanrı'dan Beş Dilek Hakkı



Tanrım, bir yolculuk yarat bana. Uyku kenarı olsun koltuğum.
Tanrım, bir rüyaya koy beni. Su kenarında ağız dolusu kahkahalar attığım.
Tanrım, bir güneş çiz bana. Tenimi kavursun her bir adımımda.
Tanrım, bir bulut koy gökyüzüne. Yaz yağmurunda serinliği yaşadığım bir günümde.
Tanrım, bir umut ver bana. Rüyamdan uyandığımda hayal kırıklığına uğramadığım.

15 Nisan 2014 Salı

Yüksek Seste Müzik Dinlemek Ruhunuzu Yıkayabilir




“… Sır gibi bir suç gibi herkes görmüş unutmuş gibi biliyorlar susuyorlar saklıyorlar. Cam gibi camdan gibi sanki canım çok yanmış gibi vuruyorlar kırıyorlar döküyorlar. …”
Yolların hiç değişmemiş doktor. Sen de değişmemiştin zaten hiçbir zaman.
Değişirim kelimesi evrendeki en büyük yalanlardan birisi sanırım doktor, ne dersin ?
Absürt duygular içindeki labirentte çıkış yolunu bulmaya çalıştın mı hiç doktor ?
Çizip elime verdiğin, hayatımın yörüngesine koyduğun labirentteyim şimdi.
Haklısın. Bir önceki yazıda solunum cihazına bağlı bir hastandım şimdi de labirentin içinde.
Absürt olan da bu doktor. Sabah bir bakıyorum ölümü selamlıyorum, gecenin bir yarısı bir bakıyorum labirentin dar koridorlarında nefesleniyorum.
Karşıma çık doktor. Sen de benim yürüdüğüm en basit yoldan yürü bir gün.
Yanıma gel doktor. Sen de yanıbaşımda oturabilen insanlardan birisi ol.
Adımı an doktor.
Gözümdeki kahvenin acısını iç doktor.
Çantamdaki mendili al, cebine koy doktor.