***
Yine neyin sıkıntısına girdim bilmiyorum Dünyalı. Ama hiç
şaşmadığı gibi bir şeyler yine üst üste yığıldı, birikti. Bu arada şu iki
cümleyi yazarken epey zorladı beni klavye. Yazma kabiliyetimi her anlamda
kaybetme alameti midir nedir anlayamadım ya neyse. Çok uzun şeyler yazamam ,
uykusuzluk soluyorum resmen.
Bazı yolculuklar iyi gelmez
insana. Bu son yolculuğumun bana iyi gelmediği gibi.
Uzun zamandır yaptığım şehirler arası yolculuklarımda kafam
çok rahattı. Şarkıların sözleri dilimleydi, sözler silinmezdi şarkılardan. İyiydim
çünkü. Düşün, şarkı listemde Cem Adrian şarkılarını bile sık sık değiştirmeye
başlamıştım. Ama bir anda balık ters döndü Dünyalı!
Birileri hayattan bıktı, birileri sözlerimi ayağına taş diye
bağlayıp derin denizlere daldı, birileri saçmalıklar altında kaldı, birileri
anlamsızlaştı, birileri komikleşti, birileri düştü, birileri kalktı, birileri ağladı
zırladı güldü eğlendi. Eee, sonuç?
Sonuç umutsuz Dünyalı. Müge Anlı’nın kayıp dosyası kabarır
yakında, izlersin televizyondan.
Duyguları da insanlar gibi birkaç polisle, savcıyla bulabilir mi
bilmiyorum ama çok derinlere sakladım birşeyleri Dünyalı. Öyle gerekti çünkü.
Doldum taştım, bir koltuk kenarında göz yaşlarımı sildim. Bazen de beyaz
yastığın kenarına düştü gözyaşlarım. Ha ama tabii ki “boş yere” de üzüldüğüm,
ağladığım zamanlar olmuştur. En zoru da bu zaten. İnsan hobi diye üzer mi hiç
kendisini be adam! Kırdın, bırak parçalama. Sadece biraz anla.
Gönüllü olduğum vakfın düzenlediği toplantıya bu yıl üçüncü
kez katıldım ve bu benim kapanış toplantımdı. Toplantıda adaşım vardı,
sarıldık, duygulandık. Onunla elimizde mikrofon varken kurduğumuz son
cümlelerimiz bile ortaktı. Ben kocaman bir ailenin insanlarına sarıldım dün. Yalan
yok, göz yaşlarım dün çok fazla insanla kucaklaştı. Samimiyetime inandılar.
Sorgulamadılar. Benden şüphe etmediler.
Bu kadar Dünyalı.