Fotoğraf: Piso- Altınoluk
**Öncelik "Pera Başlıyor" başlığının.
Çay soğudu ve Alkım yattığı yerden dışarıya baktı dikdörtgen
penceresinden. Perde kullanmak pek adeti değildi. Kapalı havayı görünce
aylardır yaptığı gibi düşünmeye koyuldu Alkım. Ama bu düşüncesinin özeti biraz
farklıydı. Ağlıyordu Alkım. Bulutlar gri de olsa gülüyordu, ağlayamazdı, şimdiye
kadar duygularını öylesine bastırmıştı ki, göz yaşlarını çam kokularının
sardığı banklar silebiliyordu sadece. Doğayla göz yaşı arasında bir sırrı vardı
Alkım’ın. O sabah Alkım'ın göz yaşları,parke taşlı sokakların dolambaçlı yollarını Alkım'a yürütmeden düşmüştü avuç içine. Ve düşüncesinin özetini oluşturan soruyu sordu
kendi kendine.
Ne zamandır hıçkıra hıçkıra ağlayamıyordum ben ?
Bilmiyordu. Çünkü kendi içinde zaman boşlukları, karanlık
geceleri, yarasına tuz bastıran cümlelerin bir araya geldiği kitap yığını ve
olmazsa olmaz sigarası vardı. Gece uyumadan önce içtiği o son sigara ona cennetin
dumanlı hali gibi geliyordu.
Peki gözlerini daha birkaç saat önce açmışken gözyaşı
bombardımanı neden bu kadar erken oldu?
Rüyasında Matiz’i mi görmüştü yine? Ama alışmıştı artık
buna. Sebep bu olamazdı.
Belki de gece yarısı Matiz’in yokluğuna içi sıkılmıştı.
Hayır, Matiz zaten uzun zamandır yoktu.
Kim bilir, belki bi şeftali yemiştir ve çekirdeğini görünce
içi burkulmuştur. Çünkü şeftali çekirdeği kadar sevmek önemliydi Matiz için.
Okuduğu bir kitapta öyle buyurmuştu yazar.
Yoksa yine göğsünü yırtarcasına boğuldu mu? Çığlıklar atsa,
kaburgalarını kırsa tüm sorun çözülecekmiş, rahatlayacakmış gibi olup da bir
bok yapamayışı mı akıttı göz yaşını? Kuvvetle muhtemeldi.
Matiz de zaman zaman böylesine boğulurdu. Gidenin önemli
olmadığı ayrılıklarda bazen benzer duygular yaşanabiliyordu ve Alkım, Matiz’in
de bunu yaşadığını biliyordu.
Matiz kim mi Dünyalı? Tanıtayım.
Matiz, Alkım’ın tam anlamıyla aşık olduğu, karakterim. Uzun
zamandır ikili ilişkilerinde iniş çıkışları olan ve genellikle de çıkışlarda
çok zorlanan, karşı tarafın sevgisinden uzak, hayatını yoluna sokamayan, derin
cümlelerde nefes alan, tavlada şansı olmayan, tatil planlarının bir bir yok
olduğu, bir kadın. Ha biraz da deli.
Matiz, Alkım’ın sevgisini hissettikçe acılarını unuttu. “
Ben de sevilebiliyormuşum.” dedirtti kendi kendine. Derin cümlelerine ara verir
oldu. Kısaca mutlu oldu. Ama Alkım’ı o sonsuz mutluluğa ulaştıramadı. Çünkü
Matiz, kendi sevgisine kırgındı çoktan. Bu
konuyu kendi içinde çözdü zamanla fakat çözümleri yetersizdi. Alkım da
dilediğince sevilmeyi istiyordu, olmadı. İki taraftan birinin gitmesi
gerekiyordu ve Matiz gitti.
Alkım kahroldu. Sonra da nefret etti.
Ve devamı elbette gelecek. Bu cümleler sadece giriş . Sen
beni okumaya devam et Dünyalı!