29 Ağustos 2016 Pazartesi

Sözsüz Şarkılar Zamanı

“Siz istiyorsunuz ki çöllerin ortasında bıraktığınız insanlar size gül bahçesi sunsun.”
Dünyalı, seni de yakaladı mı tesadüf hiç?  
Beni bugün yakaladı ve hiç beklemediğim , beklemeyi istemediğim bir taş takıldı ayağıma. Kaya da denilebilir. Etrafı dikenli tellerle çevrili. Daha önce de yaşamıştım o dikenli kayanın acısını, öfkesini, sinir harbini. Ama bu bambaşka bir şeydi Dünyalı. Elimi ayağımı boşaltırcasına; küçük bir asansörde tek başına aşağı kata inerken çığlık attırırcasına; sinirinden, kırgınlığından zar zor nefes alırcasına; bayılacak gibi olurcasına…
Bugünkü tesadüfümüz  ne yazık ki üçüncül kişiler tarafından oluşturulan değer yargılarımı yıkmama izin vermedi. Aksine körükledi..
Bugünkü tesadüfümüz arka planda neler olup bittiğini biraz da olsa gösterdi.
Bugünkü tesadüfümüz aslında bir kum tanesinin nasıl da kayaya dönüşmesi gerektiğini çok iyi özetledi.
Bugünkü tesadüfümüz bir kez daha gösterdi ki bazen o patates çuvalının değeri değer olmaktan çıkmış, topraktan alınma çabasına bile hiç girilmemiş.
Bugünkü tesadüfümüz “gönlü olsun” bahanesi adı altında geçiştirilmiş, “çenesi kapansın” gerçeğiyle yapılan eylemleri gün ışığına çıkarmış.
Bugünkü tesadüfümüz daha önce milyon defa kurulmuş cümlelerin yanına bir rakam daha eklenmesine vesile olmuş ve ne acıdır ki yine anlaşılamamış.
Bugünkü tesadüfümüz …
Yetsin Dünyalı.


18 Ağustos 2016 Perşembe

"O Zaman Dans"

O yaz gecesinde rakı bardağımı ne için kaldırmıştım gökyüzüne, anımsayamıyorum.  Birkaç saat sonrasının bana ne getireceğini bilmeden kahkahalarla dolu sofrada kaldırıyordum kadehimi ardı ardına. 
“Safa geldin son ihtimalim
 Bir sana kalmış halım
 Hoş geldin…”
Yatağın pencere tarafında uyuyakalmıştım o gece. Şanstır, gözümü açtığımda çocukluğum geldi başucuma. Aklıma. Hayatıma. Gülümsedim belli belirsiz. Sızdım. Uyandım, su içtim, konuştum, sızdım.  Gün doğdu. Geceme ışık, ömrüme umut, kalbime ferahlık geldi .
Sonrası iyilik güzellik…


1 Ağustos 2016 Pazartesi

Sade Soda Tadında

Neler oluyor neler bitiyor, anlayamıyorum. Cümlelerime böyle anlamlaştıramamış olgularla ne çok başlıyorum öyle değil mi Dünyalı. Affet. “Öğleden sonra affet, ne zaman istersen.”
Taşıma su ile değirmen dönmez derler. Gerçekten  öyle Dünyalı. İtekaka gitmiyor bir şeyler. Emanet gibi gün yaşıyorsan çok da değere sahip değildir nefeslerin. Kitap cümlelerinin içinde boğulma zamanım geliyor yavaş yavaş, hissedebiliyorum Dünyalı. Bir zarın pulumu kıramayacağını nasıl hissediyor ve ona göre hamle yapıyorsam, sonunda da kırılmıyorsa pulum, öyle hissediyorum işte.
Bir terazinin üstüne ne zaman çıktım, hatırlayamıyorum ama muhtemelen patates olduğumdan beri! Kilom aynı kalsa da patatesin değeri bazen düşüyor. Yoruluyorum Dünyalı. O patates çuvalının dibinden yukarılara doğru çıkarken yoruluyorum. Bir kamyonetin arkasında giderken asfalta düşecekmişim ve o kamyonete uzaktan bakacak olmaktan çok korkuyorum. Korktukça yoruluyorum. Boğuluyorum.
Gecelerde umutlar boğuldu, şiirler kanadı  mısra mısra.  Engel olmaya çalıştım mı?
Belki.