8 Ocak 2016 Cuma

Zeytin'e Dair İlk Cümlem

Birkaç gün önce geride bıraktığım yıla dair son bir yazı yazmadım. Karın büyüsünden miydi yazmayışım yoksa kelimelerimi çantamdan çıkarmaya mı üşendim, bilmiyorum Dünyalı.
İstanbul yolculuğumda deniz havası da aldım, sevdiklerimin kokusunu da doldurdum ciğerlerime ama ruhum hala neyin eksikliğini yaşıyor bilmiyorum? Ruhumda eksiklikler mi var yoksa fazlalıklar mı var, emin değilim aslında. Nedensiz, dolu dizgin ağlamak istiyorum. Zaten durduk yerde birden yanağıma değiyor sıcak göz yaşım. Ama inan neden ağladığımı , ağlamak istediğimi bilmiyorum. Daha önceleri de böyle olmuş muydum diye düşünüyorum, evet olmuştum. Ama hiç böylesine dolmamıştım. Hayatımda neyi kaldıramıyorum ya da hayatımda neye sahip olamıyorum, bulamıyorum Dünyalı.
Balıkesir’de bir kış daha kalacağım. Şimdi bir yeğenim daha olacak. Kod adı Zeytin. Özlemler daha çok sıkıştıracak beni.  Naz, gözümün bebeği, canımın rengi…
Önümü göremiyorum Dünyalı. Mezuniyet çok kötü bir şeymiş. Daha mezun olmama birkaç ay varken bile haziran ayının sonunda düşeceğim boşluktan korkuyorum.
Gelecek korkutuyor beni. Elbette tek başıma değilim ama önümü göremiyor olmak, hayatımdaki bazı şeylerin süresini uzatıyor olmak, çok korkutuyor beni.
Spor iyi gidiyor. Beş kilo verdim ve bir o kadar daha vermem gerekiyor. Pazartesi sınavlarım başlıyor. Dersler beynimi yakıyor. Dün okula giderken dinlediğim bir şarkıdan sonra ilerde yazacağım kitabın adını buldum: Köpekler ve Gölgeler. Kurgusunu yirmi dakikalık yolculuğumda kafamda başlattım bile. Yazıya ne zaman dökerim, meçhul.
Açık denizlere çıkıldı mı, çok uzaklara mecburiyetten gidildi mi, o da meçhul.
Sonra görüşürüz Dünyalı.