İki kere ikinin dört ettiği şu dünyada bir başka gerçek daha
var ki o da “Ölüm”.
Kimilerinin aklı, kimilerinin de kalbi dayanamıyor yaşama.
Kalbi yorulana sözüm yok da aklı kalbimdeki seslere uzak olanlara özlemim bazen
benim de aklımı, kalbimi yoruyor Dünyalı.
İnsanlar ölüyor Dünyalı. Bizim haberimiz olmadan. Bir şairin
o şiirinin adı gibi : Birdenbire.
Yağmurlu bir sabah hayatımdaki sisleri silmek için insan
yığını bir otobüste yolculuğa çıkmışken aldım amansız haberi. Neyse ki sadece
birkaç dakika önce boşalan bir koltuğa oturabilmiştim. Yoksa titreyen
ayaklarımı nasıl dizginlerdim bilmiyorum. Telefonum çaldı ve kulağımdaki ses
hayattan bir kişinin daha gittiğini söylüyordu bana. Canımızdan, ailemizden
birinin. Matematiği yapabildiğimi görüp de inatla yapmayışıma kızan birisi
yoktu artık.
Beklediğim ama bir o kadar da beklemediğim bir haberdi bu
Dünyalı. Aptallaşmıştım. Çünkü işin aslı ben kendimi başka birinin ölümüne
hazırlamıştım. Bu ayı ona bahşetmiştim kendi acı dünyamda. Ama matematik
gezgininin ölümü olmamalıydı Dünyalı, olmamalıydı. Küçük bir çocuğun dediği
gibi bu tam da bir “Şüpriş” idi. Ama biz bu sürprize hiç hazır değildik.
O ilk gün öyle ya da böyle bitti ama ertesi gün en kötüsüydü
bence Dünyalı. Çünkü artık dokunmak yoktu. Görmek yoktu. Hissetmek yoktu. Artık
özlem, özlem ve özlem vardı. Seslere, uzuvlara, bakışlara, sofradaki bir tabağa…
Her şeye. Yeni bir acı geçmişte bırakamadığın başka bir acıyı küllendirince
daha kötü oluyor her şey aslında. Açıklamama gerek yok, zaten her şey yazıyor
şuralarda bir yerlerde..
Belki de bu yüzden en
zor gün o gündü. Yine aynı şair der ki:
…
Kimi günleri yaşamak istemez ya insan…
İşte ben de şu anda öyle duygular içindeyim.
İşte ben de şu anda öyle duygular içindeyim.
…
Sağlıcakla kal Dünyalı..