27 Haziran 2015 Cumartesi

PERA Başlıyor...



Serin bir yaz akşamında kelimeler yeniden doğuyordu Alkım için.  Kelimeler önce Alkım’ı sonra da güçlü bir aşkı ortaya çıkarmak için aylarca beklemişti bir köşede. Çok karmaşalar vardı , çok kırgın cümlelerdi Alkım’ı var etmeye çalışan her şey. Bu yüzden doğru zaman dilimlerini bekledi bir süre. Sonra baktı ki yaz bir türlü gelmiyor, yağmur tekrar yağmadan ortaya çıkayım diye düşündü Alkım.
Mevsim yaz da olsa kış da olsa Alkım için gökyüzü uzun zamandır griydi. Sevmiş olmanın cezasını güneşe küserek vermişti . Ömrü bitip halının üstüne düşen bir yusufçuk gibi düşündü kendisini. Ardından balkondan esen rüzgar çarptı yüzüne ve sabah güneşin doğmasını istedi. İstediğiyle kaldı. Yağmurlu bir güne gözlerini açmıştı Alkım. Üzüldü. Gecenin karanlığına gözlerini kapatırken sabah aydınlığının umuduyla uyumuştu çünkü. Gri bulutların arkasına saklanmıştı yine tüm dilekleri. Yine olmamıştı. Sonrası malum.. Sigaraya sığındı her sabah olduğu gibi. Dudakları herkesten önce bir izmarite  “ günaydın” diyordu. Alkım’ın dudakları yaktığı her bir sigarada dakikalar önce söndürdüğü izmariti aldatıyordu adeta.  Güneş biraz kendisini gösterecek gibi olduğunda sigarayı azaltıyor, ama gök gürlediğinde sigara paketlerini koliler halinde saklıyordu evinin bir köşesinde.  Annesi , yapma etme evlatçım, dese de kimse baş edemiyordu Alkım’ın bu tiryakiliğine.
Alkım öyle bir şeyler yazıp çizemezdi. Yaşadıkları hep içindeydi. Alkım için yeniden bir kadını sevmek başlı başına bir işti. Çok yaralıydı Alkım. Onun için bir dosta , bir kadına güvenmek çok zordu. Vücudundaki güven olgusu  bir zamanlar büyük bir bıçakla delinmiş, kanı akıtılmış ve param parça edilmişti. Belki de kahvaltıda evde olmaktansa başka bir dört duvar arasında poğaçalara sarılışı bundandı, bilinmez. Sahi, Alkım çayına kaç şeker atardı? Şekersiz mi içerdi yoksa çayını, bilemedim. Sen nasıl içiyorsan öyle içsin Alkım da, boş ver. Bana soracak olursan en açığından ve tek şeker ilaveli bir çay koy köşeye. Biraz soğusun, öyle içerim.
Selam Dünyalı. Yeni hikayenin ilk kahramanını ayak üstü tanıttım sana. Bil istedim. Alkım’ı sevmezsen hikaye başladığında gözlerini boş yere yorma istedim.  Şimdiye kadar aşkı, kırgınlığı, hep kendi gözümden anlattım. Ne hissettiysem onu yazdım. Ama şimdi hayali bir karakteri ve onun kırgınlıklarını, yaşadıklarını anlatırken ve kendimi bir erkek yerine koyarken çok zorlanacağım. Bu işi başıma nerden açtım hiç bilmiyorum. Dilerim Alkım’ı kendi geçmişimle karıştırmam.
Hoş geldin Alkım…