28 Şubat 2023 Salı

"Onun orada bir sürü annesi var."

 Aklım ve kalbimdeki tüm vicdan döngülerine rağmen uykuya yenik düşmüştüm çünkü çok yorgundum. Ama sadece birkaç saat sonra uyandım çünkü oğlumun yanına gitmem gerekiyordu. Doktordan bilgi alacaktık. Uyandık, sütümün gelmesi için birkaç lokma bir şey yedik ve yola çıktık. Yanıma eşim ve abim de vardı. Bu sefer arka koltuk bana zimmetlenmişti. Ayaklarımı uzatıp öyle yolculuk ettim. O sırada telefon çalıyor ama konuşamıyordum. Ağlamama engel olamıyordum. 

Hastaneye gittiğimizde asansör bozuktu ve bizim dördüncü kata çıkmamız gerekti. Yasak da olsa o merdivenleri çıkmak zorunda olduğumu biliyordum. Doktorun odasının önüne geldiğimde artık dikiş yerlerim çok acıyordu ama tek bir tabure bile yoktu. Herkes ayaktaydı veya duvar diplerine çökmüştü. Öyle garipti ki dünyalı benden başka kimse ağlamıyordu. Elbette üzgünlerdi ama alışmışlardı. Nasıl alışılabilir diye düşündüm o an ama sonra ilerleyen günler de ben de alıştım. Bazı anneler de benim gibi yeni doğum yapmış, bir lokma sütünü yeni sağmış o yoğun bakım kapısının açılmasını bekliyor bazılarıyla koca bir poşetin içini sütle doldurmuş öylece bekliyordu. Bu arada biz hala ayaktaydık. Sanırım acım yüzüme yansıdı ki abim doktorun yanındaki hemşireden kendi odalarındaki tabureyi rica etti. Mehtap hemşire… Sağ olsun o an olduğu gibi sonrasında da bana çok destek oldu. 

Bir süre sonra doktorun odasına girdik ve dünya başıma daha kaç kez yıkılabilirdi? Doktor genel süreci anlattı ve antibiyotik tedavisi için 10 gün yoğun bakımda yani kuvözde kalacağını belirtti. Ve biliyor musun Dünyalı Ben o koca on günde bebeğimi sadece bir kez emzirebilecektim bir kez kucağıma alabilecektim. O kuvözün camından içeri elimi bile sokamayacaktım çünkü pandemi vardı. Ama o ne yapacak on gün orada diye bir cümle çıktı ağzımdan istemsizce... Doktor da merak etme onun orada bir sürü annesi var, dedi. Çok talihsiz bir cümleydi Dünyalı. Onca annesi yanındaydı ama gerçek annesi yoktu. Ben yoktum. O an nasıl ağlamaya başladım bilmiyorum ama çok ağladığım için doktor ek bir gün daha emzirme görüşü yazdı. O da sonra yalan oldu ya neyse… 

Haftada iki ya da üç gün görüş günüydü. Tüm bebekler için geçerli bir kuraldı. O gittiğimiz günde de gördüm. Hemşire elimle bile dokundurtmadı. Biraz sakinleşmem için etraftaki diğer bebekleri gösterdi. Kimi yüz küsür gündür oradaydı. Doğduğunda avucum kadardı dedi. Kimi bir sürü ama bir sürü kablolara bağlıydı. Kimi yediğini kusuyordu. O an evet biliyorsun bebeğin iyi. Ama beni delik deşik eden şey o an bebeğimi oradan alıp gidememekti. Aklımda bir sürü soru vardı. Ya beni unutursa, ya beni emmeyi reddederse, ya o bağı benimle kuramazsa...Çok zor Dünyalı. Evladını bir köşede bırakmak çok zor. Sonra oradan çıkıp en alt katta süt sağıp bıraktık ve geri döndük. 

Yol boyunca kendime sakin kalmam gerektiğini, onun benim ona vereceğim her bir damla sütün şifa olduğunu hatırlattım ki sütüm – henüz tam oturmamış sütüm- kesilmesin diye. Bu konuda iyi iş çıkardığımı sonraki günlerde anlayacaktım. 

Bir sonraki görüş gününde gittiğimde yine ağlıyordum yine orada sakince bekleyen annelere hayret ediyordum. O sonraki görüşümde bebeğimi günler sonra kucağıma alıp emzirdim. Yeşil bir battaniyeye sarılmıştı çıplak bedeni. Ayağından damar yolu açıktı. Hiçbir yerini bulamamışlar da ayağından mı açmışlardı yani damar yolunu Dünyalı? Ama sonraki görüşümde o damar yolunu elinde bulacaktım. Onu eve çıkardığımda topuğunda 40tan fazla kan aldıklarına dair delik izi görecektim. O damar yolunun izini yirmi aylıkken bile ayağında görecektim. Ellerinden aldıkları kanların izlerini aylarca görmek istemeyecektim. O izleri her görüşümde içim ürperecek ve kafamda olmamış kötü senaryoları yazmaya başlayacaktım. En ufak bir öksürükte başıma ateşler düşecek ve panik olacaktım. Hastalanıp ya da  normal rutin kontrollere bile götürdüğümde şimdi bir şey çıkacak ve onu benden alıp yine ayrı odaya koyacaklar korkusunu yaşayacaktım. Ve bu süreçte çevremdekiler benim çok pimpirikli, panik, doktor delisi, ilaç hastası olduğumu düşündü. Kimse içimdeki o kaybetme korkusunu görmedi, anlamadı Dünyalı. Kimse benim içimde ne büyük bir mücadele verdiğimi görmedi. Tıpkı karnımda dokuz ay boyunca onu kaybetme korkusunu sonuna kadar yaşadığımı görmedikleri gibi.