Dert mi tasa mı nedir bilinmez içimdeki burukluğun sebebi. Geçmiyor
Dünyalı. Avuç avuç mutluluğu serseler de önüme olmuyor. Eksik kalıyorum bir
yerlerde hep.
Merak etme, Şampiyon iyi. Ben de iyiyim . Adımlarım dışında.
Hala tökezliyorum adım atarken. Hala korkuyorum. Doktor beni öylesine ürkütmüş
ki sevmekten, emek harcamaktan… Kolay
nefes alsam da adımlarımı hiç de öyle kolay atamıyorum Dünyalı.
Yoruyorum. Yoruluyorum da. Hatta kırıyorum. Sonra an geliyor o kırgınlıklar korkutuyor
yine beni.
Şampiyon hala birazcık deli dolu. Sadece özlem yoruyor onu
bu aralar, o kadar. Yani ben öyle düşünüyorum en azından. Zaten ben de onun
burnunu özlüyorum, o ayrı bir konu. Burun neden özlenir bilmiyorum ama adamın
burnunu özlüyorum işte. Vardır bunda da
bi keramet, ne bileyim.
Şampiyon, alınan kararlardan sonra gerçekten değişti
Dünyalı. Değiştiğine inanmamış olsam cümlelerimde onu anlatmazdım, tanırsın
beni.
Herşey iyi güzel de ben hala kurbağaya sarılıp uyuyorum, onu
nasıl çözeriz Dünyalı? Aslında sarılıyorum kısmı azıcık yalan oldu. Çünkü
sarılamıyorum. Sarıldığım zamanlar uykuya geçiş evrem sabahı buluyor. Sanırım
en son zihnim de yoruluyor.. O yüzden sadece yastığımın yanında yüzü bana dönük
bir şekilde uzanıyor kurbağam. Genelde ayağını tutup uyuyorum. Bu aralar
uzuvlara karşı bi sempatim var galiba, anlamadım kendimi yine ya neyse…
Naz’ı özlüyorum Dünyalı. Hava muhalefeti nedeniyle geçen
hafta İstanbul yolculuğum biraz problemli geçmişti. Tamam, epey problemli
geçti(Altı saatlik yol on küsür saate çıktı). Özellikle arka koltukta oturan
kadın sözlükteki problem kelimesinin birebir karşılığıydı dersem hiç de
abartmış olmam. Ispanaklı böreği sevdiğinden, yakın zaman içerisinde ailesiyle
trafik kazası geçirip sağ kolunun o an o yüzden çok ağrıdığına kadar öğrendim.
Diğer detayları sen düşün artık. Hayır oracıkta arabanın içinin soğuyup üşümeye
başlamamış olmama mı yanayım, acıkmış olmama ve arabada erzak olmayışına mı
yanayım, yandaki adamın traktör gibi horlamasına mı yanayım yoksa o arkadaki
bayan telefona mı yanayım, bilemedim. Diyeceksin ki söylenseydin. Yaptıım,
çirkefe vurdum ama abla ,he canım tamam canım , diyip on iki dakika sonra aldı
yine eline telefonu. Otobüs ailesi olarak kafamızda eşsiz işkence yöntemleri
tasarlayarak onu öyle kabullendik, napalım yani. Zaten herhangi bir otobüs yolculuğum olaysız
geçse şaşarım. Hiç bir şey olmuyorsa kaza tehlikesi atlatmış oluyorum. Her neyse, konumuz Naz hanımdı. İşte onca yol yorgunluğu falan
filan derken o melek suratı görünce gitti üstümdeki tüm yükler. Bi de ses
çıkararak gülmeye çalışıyor ya böyle, o duyguyu anlatamam sana Dünyalı.
Bu arada yazı yine uzadı. Bir sonraki yazıda birkaç otobüs
maceramı anlatmak istiyorum.
Ve yine bu arada bi not düşeyim. Birkaç hafta önce belki de
bir ay kadar oldu bilmiyorum ama dingilin biri “Piso’nun Elleri Çamurlu”
yazımın altına kendi gibi bir yorum yapmıştı. Yok yazdıkların anlaşılmıyor da
yok arkadaşların seni pohpohluyor da falan filan . Çok merak ediyorum bu yazıyı
da okuyup anlamakta zorluk çekti mi? Beni yanlış anlama Dünyalı, eleştiriye
kapalı birisi değilim. Aksine eleştirilmeliyim. Ama bu argovari sözlerle
olmamalı. Yoksa karşımdaki eleştiren olmaz, Dingil olur. Neyse, öpüyorum seni
Dünyalı.