27 Şubat 2015 Cuma

Karmavari

Dert mi tasa mı nedir bilinmez içimdeki burukluğun sebebi. Geçmiyor Dünyalı. Avuç avuç mutluluğu serseler de önüme olmuyor. Eksik kalıyorum bir yerlerde hep.
Merak etme, Şampiyon iyi. Ben de iyiyim . Adımlarım dışında. Hala tökezliyorum adım atarken. Hala korkuyorum. Doktor beni öylesine ürkütmüş ki sevmekten, emek harcamaktan…  Kolay nefes alsam da adımlarımı hiç de öyle kolay atamıyorum Dünyalı.
Yoruyorum. Yoruluyorum da. Hatta kırıyorum.  Sonra an geliyor o kırgınlıklar korkutuyor yine beni.
Şampiyon hala birazcık deli dolu. Sadece özlem yoruyor onu bu aralar, o kadar. Yani ben öyle düşünüyorum en azından. Zaten ben de onun burnunu özlüyorum, o ayrı bir konu. Burun neden özlenir bilmiyorum ama adamın burnunu özlüyorum  işte. Vardır bunda da bi keramet, ne bileyim.
Şampiyon, alınan kararlardan sonra gerçekten değişti Dünyalı. Değiştiğine inanmamış olsam cümlelerimde onu anlatmazdım, tanırsın beni.
Herşey iyi güzel de ben hala kurbağaya sarılıp uyuyorum, onu nasıl çözeriz Dünyalı? Aslında sarılıyorum kısmı azıcık yalan oldu. Çünkü sarılamıyorum. Sarıldığım zamanlar uykuya geçiş evrem sabahı buluyor. Sanırım en son zihnim de yoruluyor.. O yüzden sadece yastığımın yanında yüzü bana dönük bir şekilde uzanıyor kurbağam. Genelde ayağını tutup uyuyorum. Bu aralar uzuvlara karşı bi sempatim var galiba, anlamadım kendimi yine ya neyse…
Naz’ı özlüyorum Dünyalı. Hava muhalefeti nedeniyle geçen hafta İstanbul yolculuğum biraz problemli geçmişti. Tamam, epey problemli geçti(Altı saatlik yol on küsür saate çıktı). Özellikle arka koltukta oturan kadın sözlükteki problem kelimesinin birebir karşılığıydı dersem hiç de abartmış olmam. Ispanaklı böreği sevdiğinden, yakın zaman içerisinde ailesiyle trafik kazası geçirip sağ kolunun o an o yüzden çok ağrıdığına kadar öğrendim. Diğer detayları sen düşün artık. Hayır oracıkta arabanın içinin soğuyup üşümeye başlamamış olmama mı yanayım, acıkmış olmama ve arabada erzak olmayışına mı yanayım, yandaki adamın traktör gibi horlamasına mı yanayım yoksa o arkadaki bayan telefona mı yanayım, bilemedim. Diyeceksin ki söylenseydin. Yaptıım, çirkefe vurdum ama abla ,he canım tamam canım , diyip on iki dakika sonra aldı yine eline telefonu. Otobüs ailesi olarak kafamızda eşsiz işkence yöntemleri tasarlayarak onu öyle kabullendik, napalım yani.  Zaten herhangi bir otobüs yolculuğum olaysız geçse şaşarım. Hiç bir şey olmuyorsa kaza tehlikesi atlatmış oluyorum.  Her neyse, konumuz  Naz hanımdı. İşte onca yol yorgunluğu falan filan derken o melek suratı görünce gitti üstümdeki tüm yükler. Bi de ses çıkararak gülmeye çalışıyor ya böyle, o duyguyu anlatamam sana Dünyalı.
Bu arada yazı yine uzadı. Bir sonraki yazıda birkaç otobüs maceramı anlatmak istiyorum.
Ve yine bu arada bi not düşeyim. Birkaç hafta önce belki de bir ay kadar oldu bilmiyorum ama dingilin biri “Piso’nun Elleri Çamurlu” yazımın altına kendi gibi bir yorum yapmıştı. Yok yazdıkların anlaşılmıyor da yok arkadaşların seni pohpohluyor da falan filan . Çok merak ediyorum bu yazıyı da okuyup anlamakta zorluk çekti mi? Beni yanlış anlama Dünyalı, eleştiriye kapalı birisi değilim. Aksine eleştirilmeliyim. Ama bu argovari sözlerle olmamalı. Yoksa karşımdaki eleştiren olmaz, Dingil olur. Neyse, öpüyorum seni Dünyalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder