6 Temmuz 2014 Pazar

Herkese Günaydın !

Gecenin karanlığından merhabalar…
Öğrenci evimin balkonundayım. Öyle çok güzel bir manzaram yok. Tam karşımda ev arkadaşımın eski yurdu var. Birkaç dakika sonra omzumun arkasından güneş doğacak. Güneşi görmeden uyu, der hep Genç İhtiyar. Yazıyı okuduktan sonra muhtemelen kızacak bana. Çocuk!, diyecek. Sonra şirinlikler yapacağım ve o da , Şebek!, diyip gülecek. Sanırım hep böyle oldu. Neyse.
Titriyorum. Hava epey serin. Kırmızı bir hırka var üstümde. Güneşin sarısı kadar ısıtmıyor bedenimi. Gecenin sessizliğini dinlemiyorum. Sözsüz bir parça çalıyor usulca. Komşularımı uyandırmak istemediğimden kulaklıklarım eşlik ediyor bana.
Birkaç saat sonra şehrim canlanmaya başlayacak. İnsanlar uyanacak. İş telaşına düşecekler. Kimileri eşiyle dostuyla görüşmek için dakikalar sayacak.. Kimileri pazartesi günü başlayacak olan vizelerine çalışacak harıl harıl.
Hayatın da vizesi var mı ? Finali var,o kesin.
Düşündüm, bulamadım.
Gökyüzü siyahını siliyor yavaşça. Fırçasını paletteki maviye değdiriyor nazikçe.
Karanlığı sevsem de gökyüzünün bu hali başka bir tat veriyor bana. Ne gece ne gündüz ya hani, ben gibi ortada kalmış ya hani… Gökyüzünün biraz ben hali yani..
Gündüzleri oturduğu yerden terletiyor, geceleri hırkalara sardırıyor.
Gündüzleri kalabalığın içinde kendi derdini unutuyor, geceleri kendi karanlığında kayboluyor.
Gündüzleri onca sesin içinde bir ses duymak için çabalıyor, geceleri sessizlikte ses oluyor.
Gündüzleri ölüyor, geceleri nefes alıyor.
Zaten bu yüzden geceden sonra gündüz gelmiyor mu ? Önce nefes alıyor, sonra kendini toparlıyor, biraz kendi başına kalıyor, sonra da tekrar nefes almayı bekliyor sarı sıcağın kargaşasında.
Nefes almam gereken zamanda neden uyuyayım ki ? Gecelerimi de neden gündüzüm yapayım ki ? Sevmediğim bir zamanı neden yaşayayım ki?



4 yorum:

  1. güzel blog...başarılar.

    YanıtlaSil
  2. Sıradan bir şeyin (günün ) bile senin elinde nelere dönüştüğünü gösterdin :) Eline,kalemine ,gecene ve özeline sağlık .

    YanıtlaSil