13 Nisan 2014 Pazar

Çünkü Gece Siyahtı

"...Düştüm evet evet düştüm düştüm
Tutamadım yalanların ortasında çıplak yürüdüm
Öldüm evet öldüm öldüm acıdım da acıttım da
Kanadım kanatttım da parçalara büründüm

Ama sen yalnız sen karanlıktan süzülen
O keskin ışık o görkemli sızı gelip geçer
Ama sen yalnız sen gözlerimden dökülen
Bu eşsiz acı bu benzersiz kayıp yıkıp geçer

Bir şarkı tut senin olsun bir şiir de benim olsun
Yalnızlığın kollarındasın görmüyorsun görmüyorsun
Ellerimi al üşüyorsun ağır ağır düşüyorsun
Kaybetmeyi anlatma bana bilmiyorsun bilmiyorsun.
..."
 Doktor,
Ben biraz daha seni yazmak istedim bu gece ama olmadı. Sanki içimde, en derinde sakladığım ve gün yüzü göstermediğim o büyük acım tuttu bileklerimden de aldı eline jileti, kesti azar azar etlerimi.
Kanıyor şimdi bileklerim. Halıda minik kan damlaları halkalar oluşturmaya başladı bile . Kanıyor ama öldürmüyor. Can çekiştiriyor.  Aylardır içimdeki acıyı en derin çukurlardan alıp en yüksekten tekrar aynı derinliğe-bazen derinden de öteye- attıktan sonra kırılan kemiklerimin can çekiştirmesi gibi bir şey bu da. Nefes almam güçleşmiyor da başım dönüyor biraz işte. Sonrası mide bulantısı ve biraz da ter.
Hiç aşktan boğulmuş bir kalp gördün mü o ameliyatlarda doktor? Ya da öfkeden patlamış bir ciğer? Göz yaşı damlatmaktan usanmayan bir göz de mi görmedin ? Kan, damar ve etten çok onca söz ve yaşanmışlıklarla kaplı bir beyine de şahit olmadın öyleyse?  Bedenini saran her bir deri parçasında hissedilen bir “yokluğu” sormuyorum bile!
Sen daha niye okuyorsun doktor?
Sen daha niye o kitapların içinde boğuluyorsun doktor?
Ben, ameliyat masasında kalan bir hastanım sadece doktor.
Bir türlü iyileştiremediğin, taburcu edemediğin bir hastan.
En sonunda solunum cihazına bağladığın ve umudunu yok ettiğin bir hastan.
Şimdi bir mucizeyi bekliyor bedenim.
Bir ışık arıyor ruhum.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder