Yazdıklarım arasında gerçek kör ve sağır ben miydim ,
bilemiyorum şu günlerde. Bir yanım bunu kabul edip gerçekleri sokuyor gözüme,
diğer yanımsa gerçekleri reddedip “kal!” diyor oralarda bir yerlerde. Yine o
bir yanım bunu kabul edip duymam gereken kelimeleri yüksek sesle bağırıyor ve yine o diğer yanımda duymam gereken
kelimelere kulaklarımı tıkıyor.
Rüyasız- kabussuz- uyanıyorum sayısı bir haftanın yedisini
bulamamış günlerin sabahında.
Göğsümün havaya kalkıp inmesi dışında soyut bir nefes henüz
alamamış olsam da bunun için çaba gösterdiğimin farkındayım. O adamın, gözüme soktuğu gerçek sayesinde
daha rahatım aslında. O adama kızıyorum,
sövüyorum ama teşekkürü de esirgememek gerek. Gözümü açtı. Tek bir hareketiyle
ortada dolanan tüm gerçekleri anlatan kelimeleri kulağımın zarını patlatırcasına duyurdu bana!
Bugün onca zaman sonra Cumartesi Pazarına gittim. Ortada ne
bir sevilen adam vardı ne Kevok vardı ne de Tardu. Hepsi gitmişti. Hepsi
Cumartesi Pazarı’ndan giderken ben oraya geri döndüm. O adamı aramadım da Kevok’u
ve Tardu’yu aradım.
O adamın varlığı o caddeyi kirletmemeliydi daha fazla.
Düşüncelerimle de büyümemeliydi insanlık katında artık. Çıkardım ben onu o
hikayeden. Hiç hak etmediği bir yerdeydi zaten o hikayede. Kendisi de gösterdi
bunu bana en iyi şekilde. Kevok’un ölüsü bile değerliydi o adamdan aslında da
ben bilemedim. Tardu.. O zaten benim sadece benim Tardum. Can kuşum..
Aydınlığım…
O adamın nerede olduğuna dair en ufak bir iz yoktu
ortalıkta. Kevok, benden çok uzaktaki bir yerde toprağın altında beze sarılmış
derin uykusundaydı. Peki ya Tardu neredeydi bugün ? Kalabalıktan, insanlardan kaçıp belki
göklerdedir deyip gökyüzüne baktım, birkaç buluttan başka bir şey göremedim. Özlemiştim Tardu’yu. Onu görseydim olanı
biteni anlatacaktım. Öfkemi paylaşacaktım. Ama yoktu. Kimsecikler yoktu o
hikayeden. Ben de bir kilo portakal, beş çift çorap ve birazda sebze alıp kendi
dünyama geri döndüm…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder