Sevdiğim adamın daha önce kitap raflarının önünde kaç defa adımladığını
bilmediğim kitapçısına girdim bugün. Aynı rafların önünde ben de adımlarımı
gezdirdim. Bilmediğim onca insanın adımı geçmişti o rafların önünden, hissedemedim
varlığını. İstediğim duyguyu yaşayamadım.
Ama bir yazarın üç ayrı kitabını görünce yan yana… İşte o
zaman herhangi bir kitaptan önce göz yaşım dokundu ellerime. Avucumdaki damlanın
sıcaklığını hissederken yaşamak istediğim duyguyu o an yaşadım işte.
Birlikte okuduğumuz kitaplara dokundum yavaşça. Sayfalarında
bir kez daha gezdirdim gözlerimi. Her bir kelimede başka anılara gittim.
Gülüşlerini yakaladım cümlelerin arasında. Bir cümledeki virgül gibiydi
onun gülüşü. Nefes alış verişimdi, dinlenmelerimdi, yutkunmalarımdı, anlam
katan zamanlardı.
Onunla aynı kitapları okuduk da aynı zamanları yaşayamadık.
O uzaktı yaşama.
Onun insanlığın dünyasıyla bi işi yoktu. Onun kendi gezeni
vardı. Bana kalırsa o gezegende çok da mutlu değildi ama gidecek bir yeri var
mıydı bilmiyordu. Ben onun gezegenine misafir olan bir yolcuydum sadece. Daha
gezegeni tam tanıyamadan, her bir noktasına adım atamamışken kesildi dönüş
biletim.
Tek başına çıktığım yolculuktan yine tek başıma döndüm.
Bu sefer gözyaşım avucuma düşmedi ama. O iki gezegen
arasındaki boşlukta bir yerlerde geziniyor şimdi o damla. Eğer o damla bir gün sevdiğim adamın avucuna,
o uzun parmaklarına değerse işte o zaman o benim gezegenime misafir olacak.
güzel yazıyorsun,devam et!
YanıtlaSilTeşekkür ederim
YanıtlaSil