9 Aralık 2013 Pazartesi

Uzun Parmaklı Adam

Uyandım bir sabah. Yine "miskin"liğim üzerimdeydi. Sonbahar gibiydi ve hava kapalıydı. Oysaki mevsim yazdı. Zaten sonbahar benim aklımın mevsimiydi. Aklım ısınamadı bir türlü mutlu güneşli havalara. Çünkü son mutlu yaz mevsiminde bir uçuruma yürüme kararı aldım. Erkenden çıktım yola.
En güzel ayakkabılarımın iplerini bağladım özenle.
Sonra güzel elbisemi giydim.
Saçlarımı da topladım çünkü saçlarım öyle daha güzel oluyormuş. Öyle demişti uzun parmaklı bir adam.
Biraz yiyecek aldım yanıma. O birazın içinde bolca olan iki meyve vardı: Kivi ve çilek. Ekşi ve tatlı.
Ekşiyle tatlının yan yana durması gibi garipti uzun parmaklı bir adamın saçlarımda o uzun parmaklarının dolaşması. Ama güzeldi de.
Aylarca yürüdüm bir uçurumun son çizgisine gelene kadar. Bazen yoruldum,bazen dinlendim,bazen nefesim kesildi bazen de onca yolu nasıl geldiğime anlam veremeden oturdum bir yere.Ama geri dönmeyi hiç düşünmedim. Çünkü o uçuruma yürümeyi ben istedim !
Uçuruma ben yürüdüm ama beni uçurumdan iten o uzun parmaklı adam oldu. Dokundu. Saracak sandım. Sonra hissettiğim tek şey boşluğun gücü oldu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder