Otuzluk yasımı tuttum. Muazzam bir yastı her şeyiyle.!
Varlığıyla yokluğuyla herkese teşekkür ederim!
Çok az göz yaşı
akıttım saygı uyandıracak kadar güzel olan yasımda. Az gözyaşım, çokça
cümlelerim oldu. Hepsi de içimde saygı uyandırdı.
Muazzam yasımda ne abartı vardı ne de eksiklik. Tüm
duyguları barındırdım yasımda. Nefret hariç. Nefret kötü. Nefret berbat. Ben
gibi yani.
Her yasın bir nedeni vardır. Benim nedenlerim vardı.
En başta “vicdan” kelimesine yas tuttum. Zamanla gözümü her
kapattığımda herşeyi en ufak ayrıntısına kadar hatırlayan lanet olası fil
hafızalı aklıma yas tuttum. Sonra kendi sevgimin yasını tutmaya başladım. En
sonda da ölüme yas tuttum.
Bazı karakterler ölür ve öldükleri yerde kalır. Ben öldüm fakat nefes almaya başladım. Öldüğü yerde
kalan ben olmadım o karakterler arasında. Gerçi benden başka ölen de yoktu, kandırmayalım
kimseleri.
Vicdanın yasını kelimelere dökemem. Bir insanın vicdanı
olmak en büyük vicdanmış çünkü. Ben sevdiğim adamın vicdanını yatıştırdım da o
ne yapacak benim vicdanımla şimdi ?
Bilinmezlik havuzumda yüzüyorum ama o mavi kareli taşlar
sökülüyor yavaş yavaş ve ben bir önceki cümledeki sorunun cevabını biliyorum:
Hiçbir şey ! Çünkü yokluğuma üzülmeyecek kadar insan o. Beni
özlemeyecek kadar insan o.
Ve ben yine birşeyi biliyorum. Sevdiğim adamın bilinmezlik
havuzu benim havuzumdan daha geniş ve daha derin. Çünkü bilmiyor benim ne
durumda olduğumu. Bilmiyor dışarıyı kendime yasaklamış gibi dışarıya adım
atmadığımı. Bilmiyor kabuslarım olduğunu. Bilmiyor bazen uykudan sıçrayarak uyanışımı. Bilmiyor onu ne
kadar çok özlediğimi. Bilmiyor ona içimde ne kadar çok cümle sakladığımı. Bilmiyor.
Bilmiyor. Bilmiyor. Bilmiyor… Daha bilmediği çok şey var. Ne benim öldüğümü ne
de dirildiğimi de bilmiyor. Hepsini geçtim, Dünya’nın güzelliklerini dahi
bilmiyor.
Bu sabah o muazzam yasım bitti evet. Şimdi saygı uyandıracak
kadar güzel günlerime uyanacağım yarın sabah. Ve sonraki sabah. Ve daha sonraki
sabah…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder