Selam Dünyalı! Aramız açıldı biraz sanki, ne dersin dostum? Yazamıyorum
eskisi gibi ne yapayım. Tardu çok uzakta sanırım. O yakınımda olsa derinlerde
olurdum, uzun uzun yazardım o zaman yine sana. Yazı yazmak için derine düşmeyi
bile istiyorum bazen. Ama sonra o kötü, zehir tadındaki bir yılımı anımsıyorum,
gözlerimi yumup vazgeçiyorum. Çok etkili olmuyor ama o anlık gidiyor aklımdan.
İşsizlikten eski yazıları okudum. Hepsini değil elbette. Derine
indikçe kızdım kendime, devamını getiremedim. Ara ara hep okurum yazılarımı. Önceden
beğendiğim bir yazımı bazen beğenmiyorum mesela. Ama olması gereken bu mu değil
mi bilmiyorum Dünyalı. Bu gece sadece
kendime o koca bir yıl için kızdığımı biliyorum.
Işığı, mutluluğu kendime o kadar uzak tutmuşum ki Dünyalı,
hayret ettim. Genç İhtiyar bana
terapistlik yaptığı dönemlerde ışığa uzak olmadığımı, aslında ışıktan
koşarcasına bizzat kendimin kaçtığını söylerdi ve ben de ona ışığın olmadığını
anlatırdım.
Aslında o zehirli yıl içerisinde ışıklar serilmiş önüme
birkaç kez. Ama ben gönlümdeki pencerelerin perdelerini açamamışım bir türlü.
Bir de öylesine kalın bir perde ki Dünyalı, içeriye bir gram ışık girememiş
bile. Bir yandan delicesine nefes almak
isterken diğer yandan kendimi kendi çaresizliğimi yaratarak nasıl öylesine boğmuşum,
akıl sır erdiremiyorum şu dakikalarda. Ama düşünüyorum. O dönem bir süreçti,
sınavdı. Benim hayatla olan mücadelemdi. Kalbimle olan bir savaş vardı ortada.
Ölmüştüm çoktan ama yeniden dirilmek adına savaşıyordum. Kalbimin savaşı
bitince ortaya serilmiş olan ruhumu aldım bedenime ve yaşam belirtileri
gösterdim. Artık perdeler kalkmıştı ortadan. Işığı görebiliyordu
gönlüm,bedenim. Ama yine olmuyordu. O ışığa
ulaşamamak için farkında olmadan o kadar çok engel, kural koymuşum ki Dünyalı,
her bir engeli yıkarken de çok yoruldum. Engelleri yıktım,camları parçaladım
ama hiçbir kuralıma dokunmadım ve büyük ihtimalle ömrüm boyunca da kurallarımı
değiştirmeyeceğim. İnsan bir kere ağzının payını alır hayattan. Ben üstüme
düşen payı aldım ve sondu dedim. Engeller
de kalktı. Işık artık gözlerimdeydi, saçlarımın arasındaydı, dudaklarımı kenara
iten gülümsemelerim arasından çıkan huzurdu. Kayan bir yıldızda tutulan
dilekti. Geçtiğini fark edemediğim zaman dilimleriydi. Rüzgar gülleriydi. Sonra
onu da kaybettim.
Yakın zamanda bir kaybım daha olacak mı, bilmiyorum. İçim
hiç huzurlu değil Dünyalı. Rüyalarım yine uçurum kenarında. Ben bu gece yarısı
annemi özledim Dünyalı.
Haydi hoşça kal..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder