4 Mayıs 2014 Pazar

Çare Marsi !



Bak Marsi, anlaşalım yolun başındayken.
Öyle beni terk etmek yok. Doktora uzun uzun cümleler kurmak yok. Hayali karakterleri gerçeğe dönüştürüp aklının bir köşesine yerleştirmek de yok. Saatler boyu Cem Adrian dinlemek hiç yok. Tembellik yok. Ağlamak yok. Nefessiz kalmak yok. Kaybolmak yok. Korkmak yok. Derinlerde nefesin bitene kadar yaşamak yok. Kabuslar yok. Karamsarlık yok. Hüzün yok.
Birkaç günlük yaşantın bana ışık getirdi Marsi. Önce bileğimi doldurdun. Gaganda bilekliğimi buldum. Sonra onca yağmurlu günün ardından güneşi getirdin gökyüzüne. Bir krallık yıkıldı sayende. Önemsenen bir yola mecburi istikamet olunduğundan gidilmedi. Bilhassa kendi isteğim beni doktorun sokağına götürdü ve en rahat tavrımla güneş gözlüğümdeki tozları sildim akmayan gözyaşım yerine. Camına bakan marketten su aldım, birkaç saatte bitirdim . Tıpkı onu bitirdiğim gibi. Öfkem hariç. Ama onun da çaresini yazdım dün gece aklıma. O da bitecek.
Sen aklıma çareler sundun Marsi. Hayali karakterimi aklımdan henüz tam alamamış olsan da ona da çareler sundun.  Ama ona biraz zaman var. Bir elin parmaklarının sayısından biraz uzun bir zaman. Sonra o da yazılmış cümlelerim arasında kalacak.
Kısmet tabi bu işler şimdi Marsiciğim. Adalet işi de biraz. Önce Tanrı’nın sonra da Dünya’nın adaleti. Olmayan adaletler zincirinin başını çekiyorum mesela ben. Neyse . Bugün konu senin varlığın.
İyi ki geldin aklıma Marsi. Seneye senin doğum gününü kutlamayı düşünüyorum mesela. Mutluluk zırvasının doğum günü de sayılır bir yerde. Mutluluk benim için hala bir “zırva” düşüncesi olsa da belki bir gün o zırvaya ben de inanırım .
İnançsızlık zor Marsi. Çok zor.
Bu arada Tardu’yu tanıyor musun Marsi ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder