Acıların kucağından yazıyorum bir kez daha. Biraz faklı
yalnız bu sefer. Ana kucağından gelen acıyı cümleleştiriyorum sırayla.
Kalemimi şu sıralar
annem devraldı.
Dört gün arayla iki amcasını kaybetti annem. Birisi Hollanda’da
diğeriyse Ankara’da yaşıyordu. Beş amcadan geride kalan onlardı, onlar da
gittiler. Belki de gökyüzü günlerdir ailemin hüznüne ağlıyor bizde iklim
değişiyor zannediyoruz. Zaten gökyüzünün de işi gücü yok bir benim derdime bir
de ailemin üzüntülerine ağlıyor öyle değil mi Marsi ?
Ben annemin babasını yani dedemi hiç görmedim Marsi. Geride
kalan 15 torundan hepsi dedemin göbeğinde oturup sevildi ama ben geç kaldım bir
şeylere. Kitap okumayı sevişim belki de
dedemin geleneğini diğer çocuk ve torunları gibi farkında olmadan devam
ettirmemden geliyordur. Yerin nurlar içinde
olsun Halit Ağa. Bütün kardeşlerini
aldın yanına. Anneannem size güzel yemeklerinden yapar yine eskiden olduğu
gibi. Can anneannem, canım anneannem. Bazen dilime doluyorum bir tekerlemeyi: “Patata putata anane, etli butlu anane” .
Ben annemin beş
amcasından dördünü de hiç görmedim Marsi. Bir tek Ankara’da yaşayan amcasının
varlığına şahitlik yaptım ömrümde, o kadar. Bir cümlede defalarca kez “evet..evet..”
derdi. Ben de çocukluk aklımla ona “Evet evet dede” diye seslenirdim, öyle
anardım. Anneme kahrolası haberi verirken bile ağzımdan çıkan isim buydu: Evet
evet dede. Dede derdim, belki de dedemin
yerini doldurmasını istiyordum, bilmiyorum.
Dede derdim, belki de göremediğim, tanıyamadığım geride kalan dört
amcanın yerini anneme hatırlatmasın diye geçirirdim içimden, bilmiyorum. Yerin nurlar içinde olsun Evet evet dedem.
Ve ses tonlarını bile bilmediğim geride kalan tüm amcalar.
Hepiniz nurlar içinde uyuyun. Hepinizin
yeri rahat olsun.
Rahat olsun, olsun da geride kalanlar art arda gitmeseydi
iyiydi hani Marsi. Anneme, aileme çok ağır geldi. Düşünsene Marsi, bir devir
bitti. Altı erkek daldan gökyüzüne uzayan koca bir çınar yok artık. Somutluk
soyutluğa geçti artık.
Soyutluk. Yokluk. Açıklık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder