Yorulmuştu, çok yorulmuştu. Aylardır gri bulutların,büyük damlalı yağmurların içinden, sert rüzgarlardan nasibini ala ala uçuyordu
durmaksızın. Sakin bir bulut bulup dinlenmeliyim, dedi Tardu.
Uçuyordu Marsi. Piso, Marsi’den Tarduyu bulmasını istiyordu
ama bulamıyordu bir türlü.
Seviyordu Piso. Marsi ve Tardu’nun varlığını seviyordu. Tarduyu en son camının önünde görmüştü.
Dokunuşuyla kırık kanadını iyileştirmiş, öpücüğüyle soğuk bedenini ısıtmıştı Piso.
Piso, Marsiyi bulduğunda Tarduyu unutmadı hiçbir zaman.
Çünkü Tardu onun hediyesiydi, karanlıktan gelen aydınlığıydı. Bir ömür görmese
de unutamazdı Piso. Zaten neyi unutabildi ki bu güne kadar can kuşu Tardusunu
unutsun öyle değil mi ? Ama merak ediyordu Piso. Koca gökyüzünde iki güzel canlının hiç
karşılaşıp karşılaşmadığını, birbirlerini tanıyıp tanımadığını bilmiyordu.
Belki de Tardu yollamıştı Marsiyi. Kendi gelemiyordu ama adına elçiler
gönderiyordu.
Olabilir miydi ?
Tardu bunu Piso için yapar mıydı ?
Yaptı.
Piso’da Tardu için yeni bir gökyüzü yarattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder