6 Kasım 2013 Çarşamba

Gökkuşağı

Gökkuşağına yürümek gibi. Yaklaştığını sanırsın her adımda. Oysa ki... Ne sen gökkuşağına ne de gökkuşağı sana yaklaşır. O, olduğu yerde kalırken sen ona her adım attığında uzaklaşır sana. Çünkü o ulaşılmaz olanlardan sadece biri. Her adımda yorulmaktan başka bir şey gelmez başına. Yani olur da bir gün o gökkuşağına yaklaşırsan ve de yine olur da çocuk masallarındaki gibi altından geçmeyi başarırsan mutluluklar içinde yaşamayacaksın. Zengin de olmayacaksın.  Sadece yorgunluktan hissetmediğin bacakların olacak. Bir de yorgun bedenin olacak ve kırılmış düşlerle başbaşa kalacaksın. Yani yine hayatında değişen bir şey olmayacak. Kabul, hayattan- daha doğrusu gökkuşağıdan- bir beklentin vardı ne olursa olsun,başına ne gelirse gelsin. Ama istersen bin defa ulaş o renk cümbüşüne, o mutluluk zırvası hep masallarda kalacak. Bir de hala akıllanmamış bedenlerin zihinlerinde .
Bırak gökkuşağı senin uzağında kalsın. Sen onu hayal ederek mutlu olmayı dene. Böylesi daha kolay. En azından bacakların yorulmayacak. En azından kendini böyle mutlu edebilmeyi öğreneceksin. Gökkuşağı öğretecek sana bazı şeyleri. Ona adım attığında senden uzaklaştığını hissettiğinde nasıl ki sabrı öğreniyorsun, ona adım atmayarak da mutlu düşlerin arasında kendine bir yer bulmayı öğreneceksin bu sefer.
Gökkuşağının hayranlığında bir yer arayacaksın kendine. Eğer onun coşkusunda bir yerin yoksa bırak,yağmurdan sonra hiç güneş açmasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder