6 Mayıs 2017 Cumartesi

Bir Cisim Yaklaşıyor Kaptan!



Bu şehir bana komik şeyler yazdırıyor zorla Dünyalı. Bu şehirde günlerimiz olaysız, sakin geçemiyor. Yeni hayatımdan birkaç anımı paylaşmak istiyorum…
Bir gün kendi halimde durakta otobüs beklerken kendimi asfalta yapışmış halde buldum. Nasıl oldu deme, inan ben de bilmiyorum. Tek bildiğim üstümde bir kadının sürekli benden özür dileyişi ve ardına bakmadan oradan gitmesiydi. İyi miyim, ağrım sızım var mı, umurunda bile değildi. Hayır, sorun da değil ama bari düz yolda beni fark etmeyip üstüme hunharca nasıl ya da neden düştüğünü açıklasaydı fena olmazdı diye düşünüyorum.  Fark etmedin mi diye soracak olursan fark edemedim. Çünkü kadın arkamdan çarptı. Çarptı da mı düştü yoksa hakikaten beni mi fark edemedi de üstüme basıp geçmek mi istedi, bilmiyorum.
Üstünden çok fazla gün geçmemişti ki kahramanımızın başına yine bir şeyler gelecekti…

Bilim kurgu filmlerinde vardır ya hani “Meydey meydey, tanımsız bir cisim üstümüze geliyor!” diye. Tam da öyle bir kareyi birebir canlandırdım işte.
Ama cismi size tanımlayabilirim. Kitap okuyan, 1.70 boylarında bir erkekti.Bu sefer otobüste ayakta seyir halindeydim. Sevgili cismimizi üstüme doğru gelene kadar kendisini içimden taktir ettim ama o tıklım tıkış otobüste böyle bir şeye neden cesaret ettiğini çözememiştim. Zaten buna çok kafa yoramadan kendisi sağ tarafımdan bir darbeyle sarstı tüm bedenimi. Üstte bahsettiğim abla gibi sürekli özür diledi de neyse ki bu sefer tanımlanabilen cismin gelişini görüş açımla fark edebilmiş, az da olsa önlemimi alabilmiştim. Ama elbette bu sağ tarafımın çürümediği anlamına gelmez.  Tamam kitap okumak gerçekten çok güzel bir şey ama bunu İstanbul trafiğinde frene sonuna kadar asılan sevgili şoför amcalarımızın kullandığı araçlarda kitap okuma eylemini gerçekleştirmek istemek ne bileyim, biraz ütopik gibi değil mi Dünyalı? Yani otururken eyvallah da araçlarda nefes bile zor alırken bir kitabın sayfasını çevirmek…  Aman üstümüze düşmeyin de, kaç sayfa okursanız okuyun, ne diyeyim...

Ve son anımı da anlatıp bugünü kapatayım artık. Bu biraz trajikomik bir anı. Artık yaşadığımız şehirlerde toplu taşıma araçlarına binmek için ufak bir kart basıyoruz. İstanbul’da onları çalıyorlar Dünyalı. Arabalar tıklım tıkış olduğundan bazen orta ya da arka kapıdan binip kartınızı elden ele en öne yollayıp “Biip” sesini şoförün duymasını sağlıyorsunuz. Sonra bir bakmışsınız ki kartınız uçmuuuş gitmiş. Son yolculuğumda arkadan üç kart gönderip tek kart geri alabildi mesela bazı vatandaşlarımız. Kayıplardan biri de öğrenci pasosu. Onun  cezası,iptali ıvırı zıvıırı…
Nelere kaldık be Dünyalı! Nelerden medet umar olduk. Nasıl böylesine kurnazlaştık, hak yemekten korkmaz olduk.  
Ne hale geldiğimizi, neye dönüştüğümüzü biraz düşünelim mi Dünyalı?
Bir sonraki yazımda nesilden nesile kusmuk temizleme hikayemle karşınızda olacağım. O güne kadar otobüs kartlarınıza sahip çıkın!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder